Dış Patent Kurumsal İletişim Direktörü İpek İpek; ‘İnsan aklına başarının yollarını gösterme amaçlı olan tüm sözde öğretiler; tek tipçi bir insan yaratır. Bu da markalaşmaya giden yaratıcı düşünceyi yok eder’ yorumunu yaptı…

Son dönemlerde yaptığı bir dizi açıklama ile, Türkiye’nin az sayıda ‘Markalaşma Uzmanı’ndan biri olduğunu kanıtlayan Dış Patent Kurumsal İletişim Direktörü İpek İpek; markalaşma sürecinin; doğaçlama bir yaratıcılıkla ortaya çıkmış bir ya da birkaç markanın gelişim süreci oldğunu hatırlatarak; ‘İnsan aklına başarının yollarını gösterme amaçlı olan tüm sözde öğretiler; tek tipçi bir insan yaratır. Bu da markalaşmaya giden yaratıcı düşünceyi yok eder’ kaydını yaptırdı…

Dış Patent Kurumsal İletişim Direktörü İpek İpek; ‘Tek Tip Düşünceye Yönlendirme ve Markalaşma Süreçlerine Etkisi’ başlıklı bir basın açıklaması yaptı…

Başarı hikayelerinin, emek ve başarıyı içeren özgeçmiş ya da tarihçelerin; bir markanın markalaşma süreci için rol model olması açısından önemli olduğunun göz ardı edilemez bir gerçek olduğunu da anımsatan  Dış Patent Kurumsal İletişim Direktörü İpek İpek; ‘Ancak, esinlenme, örnek ya da rol model almayla; tek tipçi yönlenme ya da yönlendirilme çok farklı unsur ve kavramlardır. Başarı hikayeleri ya da başarılı özgeçmişler; elbette dikkate alınmalı ve temel prensipleri, azame seviyede kendi üretim sürecimize entegre edilmelidir. Ancak, kendi yarattığınız markanın markalaşma sürecine giden yolda; özgür düşünce ve şahsi yaratıcılık devreye girmeli; tek tipçi yönlendirmeler asla dikkate alınmamalıdır’ ifadelerini kullandı…

Dış Patent Kurumsal İletişim Direktörü İpek İpek; ‘Tek Tip Düşünceye Yönlendirme ve Markalaşma Süreçlerine Etkisi’ başlıklı basın açıklamasında şu ayrıntılara yer verdi:

‘Gelişme çağımızda, özellikle de gençlik dönemlerimizde; gerek okul için, gerekse de kendimizi geliştirme amaçlı olara kitap alma üzere kitabevlerine gittiğimizde; ön ön sıralarda; az sayıda da olsa; düşünceyi kullanmanın çeşitli madenlerle örtüştürülen yollarını anlattığını öne süren, başarılı olmanın  sırlarını açıkladığını haykıran ya da zengin olmanın sırlarını içerdiğini iddia eden bazı kitaplarla karşılaşıyorduk. Bu sözde öğreti kitaplarının adları değişkenlik gösterse de, bugün sayıları; her zamankinden çok daha fazla. Gelişmiş oludğu öne sürülen ülkelerin kapitalist ve çok uluslu şirketlerinin sponsorluğu ile basılıp, gelişmeket olan ya da az gelişmiş ülke toplumlarına servis edilen bu kitapların tek bir hedefi oludğunu anlamamız ise, uzun sürmedi. Neydi amaç, ‘Tek tip düşünen, başarıyı; ilaç kürü süsü verilmiş maddelred araya ve bilinçsiz tüketen ir toplum yaratmak. Oysa, tek tip düşünce ile, başarı değil, sadece hüsran yakalanabilir. İnsanın yaradılışına ters olna tek tipçi düünce ise yaratıcılığı öteler, törpüler, hattâ engeller. Bilinçsiz tüketim topulunda ise, ne bir  marka yaratılabilir, ne de o markanın markalaşması sağlanamaz; zira topluma ne versen tüketecektir; markanın markalaşmasına ve dolayısıyla da, ulusal ya da uluslar arası bir marka olmasının önü kesilmiş olacaktır.  Başarı hikayelerinin, emek ve başarıyı içeren özgeçmiş ya da tarihçelerin; bir markanın markalaşma süreci için rol model olması açısından önemli oludğu her ne kadar kaçınılmaz bir gerçek olsa da, her fikrin, her üretim sürecinin sui genarist, yani kendine has özellikleri vardır. Tabii ki bilinmelidir ki, esinlenme, örnek ya da rol model almayla; tek tipçi yönlenme ya da yönlendirilme çok farklı unsur ve kavramlardır. Başarı hikayeleri ya da başarılı özgeçmişler; elbette dikkate alınmalı ve temel prensipleri, azame seviyede kendi üretim sürecimize entegre edilmelidir. Ancak, kendi yarattığınız markanın markalaşma sürecine giden yolda; özgür düşünce ve şahsi yaratıcılık devreye girmeli; tek tipçi yönlendirmeler asla dikkate alınmamalıdır. Marka yaratma, markalaşmanın en önemli başlangıç evrelerindendir. Çağdaş ve özgür bir fikirle, tabii ki kalite ve modern üretim teknikleri ile desteklenen bir marka üretim süreci; markalaşmaya giden yolu açar. Herkesi tek tip bir yönlendirme ile yola çıkartan teolojik fikirler ise, üretim gücünü engelleyeceği gibi, tasarım, yaratım ve üretim motivasyonunu da sınırlar, yeni üretimlere en üst seviyeden engel olur. Yaratıcı güç, markalaşmanın olmazsa olmazıdır…’

BALKAN EKONOMİ HABER AJANSI