Bir ülkenin, bir milletin; bir toplumun, bir halkın; o milleti, o ülkeyi, o toplumu ve o halkı oluşturan bireylerin, tarihinde yaşayabileceği en kötü birkaç saati yaşadık 15 Temmuz 2016 Cuma gecesini 16 Temmuz 2016 Cumartesi’ye bağlayan gece…

Bazılarımızın, ne mal olduğunu, ne bok olduğunu haykırmamıza rağmen; ne mal olduğu, ne bok olduğu o gece anlaşıla; ihanetiyle, hıyanetiyle ve verdiği zararla ne kadar büyük bir tahribat yaptığı ancak kavranabilen dinci bir cemaat liderinin, bir ülkede nelere mal olabileceğini yaşamaktan daha ağır bir yük var mıydı bir ülke ve biz yurttaşları için…

Ben anlama kardeşim, CIA kullanmış, KGB kullanmış, MOSSAD kullanmış; o ülkenin planıymış, bu ülkenin oyunuymuş; oyuna gelen bizsek; bizim neden oyuna geldiğimizin cevabın bulmamız lazım…

Bunun da yanıtı sahtekarlığımızda; medyasıyla,  insanıyla hepimizin ne kadar sahtekar olduğumuzu anlamamız lazım, itiraf asıl budur; itirafçı cemaatçileri ekrana yarışırcasna taşıyarak; suçluluğumuzdan kurtulamayız…

Evet, nihayet bir itirafçı cemaatçinin beyan ettiği üzere; dünya uyuşturucu trafiğinin kilit tüm noktalarında; sözde Türkçe eğitim veren okullar açarak; güya ‘Hizmet’ yaptığı iddia edilen ihanet şebekesinin yılda bir düzenlediği ‘Türkçe Olimpiyatları’nı canlı yayınlamak için ihalelerde birbirini yok etme pahasına yarışanlar; bugün ekranlarına; samimi itirafçı olduklarından tammaen şüphe duyduğum; sözde psikopat vaiz karşıtı sahtekarlar günha çıkartıyor; neye yarar bu zararı verdikten sonra…

İnanın en az ABD’deik hain kadar hala suçlu olanların itiraflarını ‘Helal olsun’ diye izleyen yüz binler var; oysa onlar bu ihanetin temel taşları; çoğu akademisyen ve hatırlı kişi ama sonucun bu olacağnı tahmin edememişler; adama ‘Hadi ya?’ derler de hala diyen yok; kraliçe arının mikrosonik sinyalini alıp; kovan dönercesine belli periyotlarla bu hain vaizin binlerce kilometredeki ihanet konağına koşan zavallıların; hayret rolünü ibretle izliyorum ekranlarda ve saçımı başımı yoluyorum…

En azından güya Müslüman olan bu sahtekarların; ‘Ya bu adam dinler arası diyalog diyor; oysa bizim dinimiz tek din, son din ve İslam başka dinleri kabul etmez; peki bu ne biçim bir anlayış?’ diye sormaları gerekmez miydi?

O zamanki de, şimdi tutundukları tavrın da sahte olduğu buradan belli..

Peki ya bizim sahtekarlığımız; biz bireylerin…

Meydanlarda, alanlarda birleştik; tek bayrak altında; ne güzel ya hayat tarzımız…

Elbette her fikirden insan olmalı, bölmediği; böyle şerefsiz bir ihanet etmediği sürece her fikir yaşamalı ve yaşasın da; ama iki yüzlü insanlar, tam sahtekar…

Sabah akşam nasıl karılarını aldatacaklarının planını yapan; metres adayları ile ne tür cinsel fantaziye gireceklerini ya da girdiklerini övgü ile anlatan; su gibi içki içen ama sorulduğunda; ‘Elhamdülillah Müslüman’ım, muhafazakarım; oyum da bu doğrultuda vermekteyim’ diyen ve muhafazakar partileri savunan sahtekarlarla dolu bu toplum; tıpkı; ‘Elhamdülillah Müslüman’ım, ama sosyalistim, devrimciyim’ diyerek karşı kesime yalakalık yapanlar gibi; bu kadar sahtekarlığın içinde de; sahtekar ve ihanet yemini içmiş imamların, sahtekar ve ihanet yemini içmiş cüppeli, foturlu, sarıklı, hırkalı; terlikli hoca bozuntularının; sahtekar ve ihanet yemini içmiş sözde din  adamlarının yenilerinin türemesi de işte bile değil…

Çok tehlikeli bir süreç; benim cemaatimin imamı, hocası; lideri ya da ağası; iyi hoca, iyi imam, iyi ağa; ihanet etmez mantığı ile hareket etmemiz, kısa, orta ya da uzun vadede; yeni bir şerefsiz ile karşı karşıya kalmayacağımızın garantisini vermez…

Yeter, ülke elden gidiyordu; kurtlun artık şu imam, hoca, vaiz; ağa, şeyh, şıh sevdasından; yüce Kur’an-ı Kerim; ‘Biz bu kitabı apaçık indirdik’ diyor, yani her şey orada yazılı; devletin imamı da beş vakit namaz kıldırıyor; ezan okuyor müezzin; senin, bizim bu potansiyel ihanet çetesi imam, hoca, şeyh, şıh bozuntularına ihtiyacımız yok, bir kelime-i şehadet ile Müslüman olunduğu kabul edilen bir dinin mensuplarının; yanmaz kefen satan, müridinden para söğüşleyen şerefsizlere gereksinim duymaması lazım…

Aziz vatanımızı; yüce ülkemizi; biz korumalıyız; başımızda her zaman bir Atatürk, her zaman bir Recep Tayyip Erdoğan cesaretinde ve kararlılığında bir lider olmayabilir; biz işimizi her zaman sağlama almalıyız…

Önce vatan; sonra din…

Vatanımız olmazsa, o dini yaşayacak bir mekanımız da olmaz…

Hala göremiyor musunuz; bu sahte din simsarları; sahte dinciler; yüce dinimize de, inandığımız değerlere de; topluma da fazlasıyla zarar verdi, veriyor; bu aziz vatan o kadar nimetlerle dolu, o kadar fazla güzel  ki; o ölçüde de hain üretebiliyor; belki bir daha bu kadarını üretmeyecek ve inşallah ki üretmez de; ama cahillikle hareket ettik mi; sahtekarlıktan kurtulmadık mi; şerefsizlerin ve hainlerin sadece adı değişir; hiç aklnıza gelmedi mi; Deniz Feneri’nde de, Anadolu Aslanları’nda da, YİMPAŞ’ta da; ortak nokta neydi; ‘Müslümanların yıllar süren ezilmişliğinin şahlanması’…

Olmayan bir ezilmişlik ürettiler, o olmayan süreç üzerinde ekonomik güçle insanları dolandırıp; sırra kadem bastılar…

FETÖ de bunun çok basit bir örneği; ama onlar biraz daha ileri gidip; devletin kutdsal yapısına da ihanet ettiler…

Allah belalarını versin ama beddua ile, erzenişle bir yere varılamaz; yineliyorum; sahte hacıların, hocaların, şıhların bu vatana hiç ama hiçbir zaman faydası olmamış; olmayacağı da kesin; Allah beterinden saklasın…

Allah bir daha bu vatana, böyle ihanet yaşatmasın; böylesini yaşatmasın…