YAŞAR KARAKELLE GRUP Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Karakelle, işletmelerde üst yönetici konumunda olanların, planlama, tasarım ve strateji geliştirme yetisine azami derecede sahip kişilerden oluşması gerektiğini vurgulayarak, ‘İş bilen adam olmakla işadamı olmak farklı teoremlerdir. İstediğin kadar işadamı ol, istediğin kadar sermayen olsun, yönettiğin işin içeriğini bilmiyorsan, başarılı olma şansın yoktur’ yorumunda bulundu.
YAŞAR KARAKELLE GRUP Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Karakelle, işletmelerde üst yönetici konumunda olanların, planlama, tasarım ve strateji geliştirme yetisine azami derecede sahip kişilerden oluşması gerektiğini vurgulayarak, ‘İş bilen adam olmakla işadamı olmak farklı teoremlerdir. İstediğin kadar işadamı ol, istediğin kadar sermayen olsun, yönettiğin işin içeriğini bilmiyorsan, başarılı olma şansın yoktur’ yorumunda bulundu.
YAŞAR KARAKELLE GRUP Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Karakelle, bayram mesajının büyük kısmını ‘İş Yönetimi ve Stratejisyenlik’ konularına ayırdı.
Planlama ve strateji geliştirmenin, o işletmenin olmazsa olmazı düsturu ile hareket eden bir yöneticinin, olağanüstü koşullar dışında başarısız olmasının imkansız derecesinde az bir ihtimal dahilinde bulunduğunu da dile getiren YAŞAR KARAKELLE GRUP Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Karakelle, ‘Bugünkü konjonktürde, herkes her işi yapmak istiyor ve bu yolla büyüme telaşı güdüyor. Oysa herkes her işi asla yapamaz. Sermayesi olsa da yapamaz, zira iş bilen adam olmakla işadamı olmak çok ama çok farklı teoremlerdir. İşi bilen kişi, o işle ilgili olarak her aşamayı planlamış kişidir. O yöneticinin başarılı olması için, ‘Bilmek’ dışında, ‘Yapabilmek’ ve ‘Yönetebilmek’ gibi özelliklere de haiz olması şarttır. İyi bir planlayabilmek ve yeni stratejiler geliştirebilmek için de, üst yöneticinin her zaman bir iki numaraya, bir üç numaraya ihtiyacı vardır. Üç numaranın her koşulda, olası hallerde ve gerektiğinde iki numara konumuna gelebilecek özelliklerde seçilmesi şarttır. Bu nedenle başarılı olmanın bir başka sırrı da, iş konusunda en iyi olanlarla devam etmek ve başarısız olduğunu gözlemlediğin personel ile, konumu ne olursa olsun yollarını ayırmaktan geçer’ ifadelerini kullandı.
Planlamaların, konumlandırmaların ve strateji geliştirmelerin; sürekli bir iyi niyet ve pozitif merhamet düşüncesinden çok, karşılaşılabilecek en olumsuz ve negatif senaryolardan yola çıkılarak yapılması gerektiğini de belirten YAŞAR KARAKELLE GRUP Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Karakelle, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
‘Bu bir paranoyaklık olarak algılanmamalıdır. Elbette iyi niyet ve pozitif yol haritası çizimi, yani yaratıcılık; hedefe ulamanın yegane anahtarıdır ama, eğer hangi personelin ne kadar zarar verebileceği planını da yapmak, sözgelimi; muhasebecinin ya da personel müdürünün sizden ne kadar ve nasıl çalabileceğini de hesaplamak; olası durumlara hazırlıklılık demektir. Ödül kadar ceza sistemi de önemli tabii. Beş aylık bir personelin hırsızlığı ile,on yıllık kalifiye bir personelin hırsızlığı tespiti sonrası kesilecek ceza, aynı olmaz. Zaten sözü dinlenmekten çok, takir gören bir yönetici her şeyi hesaplamıştır. Bu tarz bir kişinin ikna kabiliyeti de çok yüksektir. İkna etmek ve iandırmakla, kandırmak da karıştırılmamalı. İkna ve inandırıcılık; doğrudan yola çıkılarak başarılır, kandırmak ise yalandan. Yalan ise, bir işletmeye faydadan çok zarar getirir. Doğru, had bilmeyi; dolayısıyla had bildirme hakkını getirir. Bunun da yegane yolu, mükemmelliyetçilikten geçer. Mükemmelliyetçilik, hata affetmeyeceği için, hata yapan da minimize edilmiş olur. Bu nedenle yönetici tabii ki sevilmeli, sayılmalı, sözü dinlenmeli ama ondan, iş manasında, iş hukuku manasında, iş ahlakı manasında, korkulmasa da çekinilmeli. Bu doğrultuda, iyi bir yönetici de, hukuktan ayrılmamalı, işin her aşamasında hukuku çalıştırmalı; bu örfi hukuk manasında olur, medeni hukuk manasında olur; buna o işletmenin kendi hukuku denir ve tabii ki yasalardan da aykırı olamayacağı için, tüm personelin de o hukuka saygı duyması lazım gelir. Bu saygı, işin her aşamasında bilinirliliği ve gözlemi de beraberinde getirir. Eğer yönetim kademesindeki bir personel, üst yöneticinin hassasiyetini taşımıyorsa, işini ihmal ediyor ya da ihmal ettiği izlenimi bile yaratıyorsa, üst yönetimden başlayan bir bozulma meydana gelir ve bu da balığın baştan kokacağı atasözünden yola çıkarak, tüm işletmeyi etkiler…’
YAŞAR KARAKELLE GRUP Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Karakelle, açıklamasında; kendisini ‘Üst Yönetici’ olarak tanımlayanların; karar alma ya da planlama merkezi olarak; kendisine yarı tecrit, yarı dingin bir ofis ya da düşün odası yapması lazım geldiğini de hatırlatarak şunları söyledi:
‘Planlama yapmayan, strateji geliştirmeyen; creative yani tasarımcı ve yaratıcı olmayan bir sermaye sahibi ya da patron; işine ve makamına sonuna kadar saygı duysak da, bir işkembecinin kasasında oturup hesabı alan işyeri sahibinin ötesine geçemez. Kendisine oluşturacağı, birçok kişi tarafından da, ibretle, özenle ve dudak ısırarak izlenecek bir mekanda iş geliştirecek, konuklarını orada ağırlayıp, iş anlaşmalarını orada ağırlayacak bir üst yönetici, psikolojik, sosyo-ekonoimk ve eko-psikolojik olarak kısa zamanad başarıya ulaşacaktır. Bu mekanın dekoru, ambiansı, güvenliği, saygınlığı çok önemlidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kimilerince ‘Aksaray’ olarak nitelendirilen ‘Külliye’ye verdiği önem buradan gelmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, elbette bir gün görev süresi bitecektir. Ama o külliye, yeni gelecek cumhurbaşkanının, cumhurun yani halkın reisinin makamı olarak, dünyaya meydan okuduğu, dünya Türkiye’nin adını yakışarak yazdırdığı bir mekan olarak kalacaktır. Üst yönetimin karar aldığı mekan, huzur içinde çalıştığı bir ortam olarak, ne kadar abartılı ve ne kadar gösterişli ise, ikna ediciliği ve inandırıcılığı ve sonuç alma aşamasına geçişi de o ölçüde etkili ve çabuk olur. Yoksa masası toz içinde, bardak artıkları ile dolu bir patron masası, yemekhanesinden kavrulmuş soğan kokusu tüm binaya sarılmış bir iş merkezi, hangi iş alanında ve hangi sermaye sahibinin olursa olsun; orta ve uzun vadede iş geliştiremez. Evet, klasik müzik dinginliğin ve ruhsal hücre gelişiminin müziğidir, bunu tüm bilim dalları kabul etmiştir. Hoş çiçeklerle, dingin renklerle, mümkün oludğu kadar geniş bir çalışma odası ve fonda çalan bir senfonik müzik eşliğinde üretilecek fikir, başarının ve sermayenin de katlanması demektir. Üretmek için iyi bir düşünce, onun için ise, rahat bir çalışma ortamı şarttır. Büyük düşünceler, ancak geniş ufuklu bir mekanda gerçekçi bir ruhla sonuçlanma aşamasına en çabuk gelecek bir anlayışa bürünecektir…’
Bu haber 9753 defa okunmuştur.