DİZEL MTORUN ZARARLARI NİHAYET FARKEDİLDİ VE...
Dizel motorun sonu geliyor... Özellikle bienk araçlarda, dizel dünya genelinde yasaklanabilir...
Dizel motorun sonu geliyor... Özellikle bienk araçlarda, dizel dünya genelinde yasaklanabilir...
Saldığı zararlı partiküller ve NOx (azot oksitleri) nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü tarafından doğaya, çevreye ve insan sağlığına zarar verdiği ve tehdit ettiği raporlarla kanıtlanan dizel otomobiller, sigaradan daha zararlı olarak gösterilmeye başlandı.
Bir çok ülke özellikle ABD’deki skandal sonrası dizel motorlu araçlar konusunda radikal önlemler almaya başlarken, firmalar da dizel motor geliştirmekten hızla vazgeçiyor.
AVRUPA’da ve ülkemizde yıllardır ağırlıklı olarak tercih edilen dizel motorlarla ilgili son dönemde yaşanan gelişmeler, birçok ülkeyi dizel motorlu araçlar konusunda çok radikal önlemler almaya sevk etmiş görünüyor. Bugün Avrupa ülkelerinde geçerli olan emisyon standartları araçların Avrupa sınırları içerisinde satılıp satılamamasını belirlerken, hem dizel hem de benzinli araçlarda emisyona göre sınırlamalar getiriyor. Ancak şu bir gerçek CO2 (karbondioksit) emisyon salınımına baz edilen vergilendirme sistemleri bugüne kadar birçok Avrupa ülkesinde CO2 salınımı daha düşük olan dizel modellerin satışını artırdı. Çünkü dizel motorların CO2 açısından benzinli motorlara göre ilk bakışta avantajlı göründüğü düşünüldü. Ancak diğer zararlı partiküller ve NOx (Azot Oksitleri) nedeniyle aslında dizel motorların çevreye ve insan sağlığına çok daha fazla zarar verdiği WHO (Dünya Sağlık Örgütü ) raporları ile belgelendi. WHO dünya üzerindeki kanser hastalığından dolayı ölümlerin en önemli sebebinin hava kirliliği olduğunu bilimsel olarak gösterdi. Aslında bu bir bakıma NOx salınımının sigaradan daha zararlı olduğu sonucu da ortaya çıkmış oldu.
AVRUPA’DA YENİ TEST
Yaşanılan Volkswagen skandalında Amerika’nın dizel motorlu araçlar için daha sıkı NOx standardı uyguladığını gördük ve öğrendik. Tüm dünyada büyük ses getiren bu skandal nedeniyle, NOx konusu diğer ülkelerin de hızlıca gündemine girdi. Öyle ki; Avrupa Birliği, bugüne kadar yapılan, sadece laboratuvar şartlarında elde edilen değerlere göre homologasyon (aracın ithal edilme/satılma izni) yerine, önümüzdeki yıldan itibaren araçların gerçek sürüş şartlarında test edilerek değerlendirilmesine karar verdi. (RDE, 2017 Eylül ayından itibaren yeni tip onaylarında zorunlu olacak) Bu kararın ardında, skandala sebep olan üreticinin yaptığı gibi hileli yazılım kullanmasalar bile, diğer dizel motorlu araç üreticilerinin zorlaşan emisyon sınırları içinde kalmak için araçların emisyonunu laboratuvar test şartlarına göre yasal sınırlar içinde yapılan ayarlamalar ile optimize etmesi yatmakta.
FARK KALMAYACAK
Birçok Avrupa ülkesi, ülkelerinde satılan dizel araçların gerçek şartlarda ne kadar NOx emisyonu ürettiklerini tespit amacıyla testleri tekrarlıyor. Yapılan bu testler dizel araçların gerçek kullanım şartlarında, laboratuvar testlerindeki değerlerin 5-10 katı fazla NOx saldıklarını ortaya koyuyor. Benzer raporlar Avrupa’da bir çok ülkede dikkatlerin hava kirliği ve toplum sağlığı üzerine yoğunlaşmasına sebep oluyor. Bu doğrultuda, Avrupa Parlamentosunun aldığı bir karar sonucu, araçların laboratuvar ortamı test sonuçları ile, dış ortam testleri arasında ilk etapta maksimum 2.1 kat kadar fark olması kabul edilecek, 2019 sonrasında bu oran önce 1.5 katına düşürülecek, 2021’den itibaren emisyon değerleri için üst sınır her iki test için de aynı olacak. (Avduha U Commission Press Release, 28 Ekim 2015) (5)
Ülkelerin dizel stratejileri
FRANSA: Avrupa’da en yüksek oranda dizel araç satılan ülke Fransa olmasına rağmen, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, 2020 yılından itibaren dizel araçların şehre girişini yasaklamayı planladığını açıkladı.
İNGİLTERE: Londra’nın yeni seçilen belediye başkanı Sadiq Khan, göreve gelir gelmez, Londra’da yılda yaklaşık 10 bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açan ulaşım kaynaklı (NOx ve Partiküller) hava kirliliğine karşı aksiyon planlarını açıkladı.
HİNDİSTAN: Yeni Delhi’ye dizel araç giriş yasaklandı,
ÇİN: Hibrit ve elektrikli araçlar tüm vergililerden muaf tutulmaya başlandı.
İRAN: Petrol üreticisi olan bu ülke bile yüzde 90 olan ithalat vergisini 2015 Mayıs ayında hibrit araçlar için sıfıra düşürdü.
HOLLANDA: 2025 senesinden itibaren ülkede konvansiyonel motorlu (dizel veya benzinli) araçların satılmasını yasakladı.
NORVEÇ: Hollanda’ya benzer bir kararı parlamentosundan geçirdi.
Araba firmaları, dizel motorlu araçlar için alınması kuvvetle muhtemel görünen yaptırımlar için şimdiden tüm ürün geliştirme planlarını yeniden gözden geçirmeye başladı. Yeni geliştirilen bir motorun satışa sunulabilmesi için ortalama 5 ile 7 sene gibi bir hazırlık aşaması gerektiğini düşünürsek, 2 yıl gibi bir süre içerisinde dizel araçlarla ilgili yeni standartların devreye girmesi durumunda, halen satışta olan birçok dizel motor tipinin standartları karşılamama riski ortaya çıkacak. Ayrıca, son birkaç yıl içinde satışa sunulan ve halen satılmaya devam eden birçok yeni dizel motor da yeni standardı karşılayamayacağından, dizel motor geliştirmesi konusunda önemli yatırımlar yapan firmaları kara kara düşündürmeye başladı. Yeni geliştirilen bir motorun, kendi yatırımını amorti etmesi minimum 7-8 sene gibi bir zaman aldığından, henüz devreye alınmış bu motor tipleri, kendi yatırımlarını dahi kurtaramadan, devre dışı kalabilecek gibi görünüyorlar. Bununla birlikte, halen sigaradan daha zararlı olarak algılandığı iddia edilen dizel otomobillerin, birçok ülkede uygulanacak yeni yaptırımlar nedeniyle tercih edilmemeye başlanacağı beklentisi de oluştuğundan, otomobil firmaları dizel motorlu araçların yerine, farklı teknolojiler geliştirmeyi de düşünmeye başladılar. Özellikle elektrikli veya hibrit teknolojiye sahip otomobillerin yakın gelecekte daha fazla tercih edilmesi konusunda da önemli bir başlangıç olması kuvvetle muhtemel görünmekte.
Türkiye'de de son yıllarda kullanımı artan dizel araçların, sadece insan sağlığına ve çevreye değil, aynı zamanda ekonomiye de ciddi zararı olduğunu biliyoruz. Dizel tüketim talebini karşılamak için rafinerilerden çıkan motorinden çok daha fazlasını ithal etmek zorunda kalıyoruz. 2016 yılında ithal edilen ham petrolün rafinerilerde işlenmesiyle 8.2 milyon ton motorin iç piyasaya verilirken, talebi karşılamak için ayrıca 11.9 milyon ton motorin ithal edilmiş. Diğer taraftan motorin üretimi esnasında açığa çıkan 5 milyon ton benzinin ancak 2 milyon tonu iç piyasada tüketilirken, ihtiyaç fazlası 3 milyon ton benzini ise başka ülkelere litresi yaklaşık 1.5 TL’den ihraç etmek zorunda kalıyoruz. Bu da petrol ithalatını arttırmanın yanında, cari açığa olumsuz etkiler yapıyor. Diğer taraftan, ülkemizde benzin üzerindeki yüksek vergi nedeniyle, otomobil ithalatının parasal olarak yüzde 90’dan fazlası, maliyeti daha yüksek olan dizel modellerin ithalatı için kullanılıyor. Yani dış ticaret açısından bakıldığında daha pahalı olan dizel araçları ithal ediyoruz ve bu araçlarda kullanmak için her yıl daha fazla miktarda, daha pahalı olan motorini ithal ediyoruz.
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz, otomobilde yeni vergi sistemi çalışmaları yapılırken dizelle ilgili yaşanan gelişmelerin dikkate alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak gerekiyor. Aksi takdirde, birçok Avrupa ülkesine benzer şekilde sadece CO2 emisyonuna dayalı bir vergilendirme sistemi, yakın gelecekte devre dışı kalacağından, yapılması düşünülen iyileştirmelerin ve yeni vergi sisteminin, birkaç yıl içerisinde yeniden “eski” ve “işe yaramaz” bir sistem haline dönüşmesine sebep olabilir. Üzerinde çalışılan vergi sistemi hazırlanırken, dünyadaki son gelişmelerin ciddiyetle takip edilmesi, özellikle de, sadece CO2 bazlı değil, aynı zamanda NOx gibi diğer zararlı emisyonların da dikkate alınacağı, çağın gerisinde kalmayan bir sistemin oluşturulması oldukça önemli. Ayrıca, yıllar önce başlayan ÖTV uygulamasının en temel amaçlarından bir tanesi, daha lüks, yani daha pahalı otomobil alandan daha yüksek vergi almaktı. Bunun en temel kriteri ise, 1.6 litre ve üzeri motor hacmine sahip araçların daha lüks olduğu anlayışıyla vergi dilimleri buna göre ayarlanmıştı. Ancak günümüzde, lüks olarak tanımlanmış marka ve modellerin 1.6 litre ve daha düşük motorlarla satışa sunulması, bu uygulamanın da artık geçersiz kaldığını gösteriyor. Şu anda satılan araç marka ve model adetlerine baktığımızda, bu durumu net bir şekilde görebilmekteyiz. 2011 yılında satılan lüks araç modellerinin yüzde 33’ü 1.6 litre altında motora sahipken bu oran 2015 yılında yüzde 77’ye ulaştı.
Akaryakıt ekonomisini ön planda tutan anlayışla, dizel araç kullanım oranı ülkemizde de had safhaya çıktı. Ancak, dizel otomobil kullanmayı tercih eden müşteriler incelendiğinde, birçok kullanıcının, doğru hesaplama yapmadan dizel araç satın aldığı ve aslında beklediği tasarrufu gerçekleştiremediği, ancak bu konunun farkında dahi olmadığı gözleniyor. Ortalama bir hesapla yılda 20-30 bin kilometre yol yapmıyorsanız, dizel araç alırken ödediğiniz yüksek rakam ve araç servis bakım maliyeti, dizel araç yakıtından elde ettiğiniz tasarrufun çok üzerinde kaldığından, dizel araç almak pek bir anlam ifade etmiyor. Yapılan incelemede birçok müşterinin, yılda en fazla 10-15 bin kilometre yol yapıyor olmasına rağmen, alışkanlık olduğu üzere düzel otomobil satın aldığı görülüyor. Uzmanlar, aynı zamanda dizel bir aracın kullanım konforu açısından benzinli bir otomobile göre daha az konforlu bir sürüş keyfi verdiğini de dikkat çekerek, dizel otomobil kullanmakla hem insan sağlığına hem de çevreye daha fazla zarar verip aynı zamanda ülke ekonomisine de zarar vermiş olunduğunu söylüyor. Yani eğer yılda 20-30 bin kilometre yol yapmıyorsak, dizel bir araç almak veya kullanmakla, çoğu zaman müşteri olarak kârlı çıkmayı ümit ederken belki de zararlı çıkabiliyoruz.
Bu haber 5842 defa okunmuştur.